Gastronomi sadece gastronomi değildir

DİYARBAKIR – Diyarbakır, 09-11 Kasım 2023 tarihlerinde çok önemli bir zirveye ev sahipliği yaptı. “Mezopotamya Gastronomi Zirvesi” adını taşıyan etkinlik, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile Karacadağ Kalkınma Ajansı desteği ile kurulan Gastro İnovasyon Merkezi ev sahipliğinde, Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası, Özyeğin Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü ve Yerküre Yerel Çalışmalar Bilimsel Araştırma Kooperatifi’nin işbirliği ile düzenlendi.

Zirveye Türkiye’nin dört bir yanından ve yurtdışından büyükelçilikler, kamu kurumları, sivil toplum örgütleri, kooperatifler, akademisyenler, öğrenciler başta olmak üzere 300’ün üzerinde insan ve 50’nin üzerinde kurum katıldı. 3 gün süren Zirve’de ilk olarak Diyarbakır Arkeoloji Müzesi’nde en erken yerleşimlerden biri olan Körtiktepe, küçükbaş hayvanların ilk evcilleştirildiği, buğdayın düzenli olarak ilk yetiştirilmeye başlandığı Çayönü buluntularını incelendi.

Zirvede toplam sekiz oturum, bir sunum ve iki söyleşi yer aldı. 37 bilim insanı ve gastronomi alanında çalışan şef ve araştırmacı, bilgi ve deneyimlerini aktardılar. Diyarbakır Gastronomisi başlıklı iki oturumda sunulan, son üç yılda Diyarbakırla ilgili yapılan araştırmaların zenginliği, bu zirvenin bu kentte yapılmasının bir amaç değil, bir sonuç olduğunu gösteriyordu.

Etkinliğe bilim insanları, ekolojistler, öğrenciler ve bu alana ilgi duyan birçok insan katıldı. Etkinlik çerçevesinde tarihi mekanlar gezildi, yemekler yapılıp tanıtıldı ve gastronomiyi çeşitli başlıklar altında ele alan oturumlar gerçekleşti. Her oturumun sonunda sunum yapanlara sorular sorularak katkı sağlandı.

Zirve, 2023 yılı içinde açılmış olan Gastro İnovasyon Merkezi’nde gerçekleşti. Oturumlar ise Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası’nın (DTSO) konferans salonunda yapıldı.

DİYARBAKIR’IN DAR SOKAKLARINDAN SIZAN YEMEK KOKULARI

Açılışta düzenleme kurulu adına DTSO Genel Sekreter Yardımcısı Meryem Özdemir Ok, Diyarbakır ve Mezopotamya’yı, “Burası tatlıyla ekşinin, soğukla sıcağın, ekmekle katığın, geçmişle tazenin harman edildiği, farklılıklardan, çeşitlilikten doğan bir mutfak” sözleriyle tanıttı.
Meryem Özdemir Ok, şunları söyledi: “Bu mutfak bize kültürlerle, arkeolojik bulgularla, doğa ile kurulan ilişkiyle, hayvanların ve bitkilerin yaşamlarıyla farklı dillerde, lehçelerde hikayeler anlatıyor. Mezopotamya Gastronomi Zirvesinin programı Diyarbakır’ın dar sokaklarında asılı duran kokuların izini, Dicle’de, Çermik’te, Lice’de, Hevsel Bahçelerinde, Karacadağ’da eken, biçen, tarlaya alın teri dökenlerin hikayelerinde sürecek, oralarda anlamlandıracak. Bu zirvenin ardında Diyarbakır Gastro İnovasyon Merkezi olarak son 3 yıldır yaptığımız çalışmalar var. Zirve programı için davetlerimizi yaparken bu alanda çalışan akademisyenler, araştırmacılar, kurumlar, meslek örgütleri, sivil toplum örgütleri, işletmeler, üreticiler gibi oldukça geniş bir kesim ile temas kurduk. Program boyunca Türkiye’nin farklı üniversite ve kurumlarından, bölgedeki üniversitelerimizden akademisyenler, araştırmacılar ve yerel aktörler birikimlerini bizimle paylaşacaklar. Programı, yerelin dışarıda kalamayacağı ama evrenseli anlamadan yerelden de bahsedemeyeceğimizin bilinciyle hazırlamaya çalıştık.”

ZİRVE BİZE NE SÖYLEDİ?

Zirve programında Gıdanın İzinde Diyarbakır, Mezopotamya’da Tarımın ve Gıdanın Öyküsü ve Yerel ve Kırsal Kalkınma Bağlamında Gastronomi ön sunumları ile başladı. 6 farklı oturumda konuşmacılar Diyarbakır Gastronomisi, Gastronomik Bağlantılar, Kırılganlıklar ve Direnç, Gastronomi Alanında Yeni Tartışmalar, Sürdürülebilir ve Herkes İçin Gıda alanlarında sunumlarını yaptı ve tartışmalar yürütüldü.
Diyarbakır’da Ermeni Mutfağı ve Diyarbakır Suriçi’nde Mutfak Kültürü, Gelenekler ve Ritüeller başlıklı söyleşiler ile deneyimler paylaşıldı. Son oturumda da tüm tartışmalar göz önünde bulundurularak, Prof. Dr. Zafer Yenal tarafından zirvenin bize ne söylediği değerlendirildi.

DİYARBAKIR DEĞERLERİNE SAHİP ÇIKIYOR

Zirvenin bize ne söylediğini biz de Yerküre Yerel Çalışmalar Koooeratifi’nden Murat Bayramoğlu’na sorduk. Akademisyenlerin ve uzmanların bilgilerini paylaştığı zengin bir zirve gerçekleştirildiğini belirten Bayraoğlu, programa Diyarbakır’daki sivil toplum örgütlerinin katılmasının ayrıca önemli olduğunu söyledi.

Bayramoğlu, Gastronominin tarımla olan ilişkisini tartışmak önemliydi. Aynı zamanda arkeolojiye bakarak, oradan gadttonominin kökenlerini bulma çabası zirvenin olumlu ve öne çıkan tarafları oldu” dedi.

3 gün süren Mezopotamya Gastronomi Zirvesi’ni maratona benzeten Bayramoğlu, “Benzer etkinlikler bir süre sonra katılımcılarda bir yorgunluğa neden olur, ilgi azalır. Bu genelde tecrübe ettiğimiz bir şey. Gastronomi zirvesi bunu tersine çeviren bir şey oldu. Toplasak 30 saatlik bir maraton bu, 3 güne yayılan. İlk gün katılım sayısıyla son gün katılım sayısı arasında bir makas farkı yoktu. Bu hakikaten kıymetli bir şey ve bu, Diyarbakır’ın esasında kendi değerlerine gösterdiği saygıyı da ifade eden bir şey. Bu kıymetli bir durum” diye konuştu.

ZİRVEDE İKLİM KRİZİ ÖNEMLİ BİR KONU OLDU

Sosyolog, siyaset bilimci ve 1990’lı yıllardan bu yana akademisyen ve araştırmacı olarak saha çalışmaları yürüten Ecehan Balta’nın da zirvenin hayata geçmesinde önemli katkıları oldu. Balta siyaset bilimci olsa da Yerküre Yerel Çalışmalar Koooeratifi’nin kurucu ortaklarından biri. Trakya gastronomi kitabının yanı sıra İstanbul’un gıda tedarik zinciriyle ilgili araştırmanın içinde yer aldı. Ankara’daki kooperatiflerle ilgili analiz çalışması ve kadın kooperatifleri ile ilgili çalışmalar yürüttü.

Ecehan Balta

Ecehan Balta Diyarbakır’a da yabancı değil. Yerküre Yerel Çalışmalar Koooeratifi olarak Diyarbakır peynir envanteri, Diyarbakır gastronomi ve yöresel ürünler eylem planı hazırladı. Ayrıca Diyarbakır’da 8 seçilmiş coğrafi işaretli ürün için bütüncül strateji raporu hazırladı.

Ecehan Balta, Mezopotamya Gastronomi Zirvesi’ni şöyle değerlendirdi: “Adı Mezopotamya Gastronomi Zirvesi olsa da programda dünyayla ilgili sorunların da konuşulduğunu, kuraklık gibi meselelerin de tartışıldığını hatırlatan Balta, konuları seçerken Diyarbakır’ı tarihsel, toplumsal, kültürel ve etnik bağlamı içinde ele alan başlıklar seçtiklerini söyledi.

Diyarbakır’ın Ermeni mutfağından bağımsız olarak düşünülemeyeceğini belirten Balta, bu nedenle Silva Özyerli ile birlikte ekmek pişirdiklerini ve söyleşi yaptıklarını söyledi.

Diyarbakır karpuzundan konuşurken iklim krizinden söz etmenin mümkün olamayacağını vurgulayan Balta, “Dicle Nehri yoksa Diyarbakır karpuzu nasıl yetişir?” diye sordu ve “Evet ama Dicle Nehri yok artık neredeyse, Dicle çayı var. Barajlar bunda etkili ama esas olarak iklim krizi büyük bir etmen. İklim krizi hakkında konuşmadan Diyarbakır karpuz hakkında konuşamıyoruz” dedi.

CİNSİYET EŞİTLİĞİ DE ELE ALINDI

Depremde gıdaya ulaşımla ilgili sorunların da zirvede konuşulduğuna dikkat çeken Balta, şunları döyledi: “Diyarbakır da depremden etkilenen 11 ilden biriydi. Depremin sonuçlarıyla ve gıdaya erişimin önündeki engeller tartışıldı. Mevsimlik tarım işçileri konuşulan konulardan bir tanesiydi. Çünkü Diyarbakır mevsimlik tarım işçilerinin membaı. Tarım işçisi kadınlar da farklı bir muameleye maruz kalıyor. Toplumsal cinsiyet eşitliğini ele aldık. Görmezden gelinemeyecek bir mevzu bu. Bunun hakkında biraz düşünelim dedik. Böyle çok iddialı bir şekilde toplumsal cinsiyet eşitsizliği sorununu Diyarbakır’da ve gastronomi alanında çözeceğiz diye bir vaatte bulunmadık ama toplumsal cinsiyet lensinden olaylara bakmamız gerektiğini kendimize ve birbirimizi hatırlattık. Dolayısıyla gıda böyle soyut, masaya gelen, ne kadar güzel yedim ama bir daha olsa bir daha yesem, gibi bir şey değil ki.”

HERKESİN KAZANABİLDİĞİ BİR MODEL OLMALI

Diyarbakır’ın gastronomide örnek örnek olarak gösterilebilecek bir kent olduğunu söyleyen Balta, şunları söyledi: “Ama tabi bunun istihdama dönüşmesi lazım, ekonomik bir girdi sağlaması lazım. Ama öyle bir şey yapmalıyız ki, ekonomik olarak sürdürülebilir olduğu gibi ekolojik olarak da sürdürülebilir olsun ve biz gerçekten de kendi ekolojik sürdürülebilir kentimizde daha fazla istihdam yaratmış olalım. İnsanlar için adil bir ekonomik iyileşmeye de katkı sağlayabilsin. Gastronomi aslında böyle bir kaynak. Ama doğru kullanılırsa. Eğer yanlış kullanılırsa, işte birileri orada kârı toplar, diğerleri de proleterler olarak onun etrafında çalışır. Öyle bir şey değil arzuladığımız, tam tersine. Biz böyle bu kaynağın da daha eşit dağıtılabildiği bir sistem için yeni bir modeli önümüze koyarak ilerlersek, ekolojik olarak sürdürülebilir ve kaynakların daha eşit dağıtıldığı bir sistem olarak ilerleyebiliriz. Buradaki insanlar da sonuç olarak kazanır.”

Üç günün sonunda Mezopotamya Gastronomi Zirvesi’nin kapanışını DTSO Başkanı Mehmet Kaya yaptı. Kaya, ilki yapılan zirvenin devam edeceğine dair işaretler verdi. Aslında zirveye katılanlar akademisyen ve uzmanlar da çiftçilerin, restoran işletenlerin, konuyla ilgili her kesimden insanın katılımıyla gerçekleşecek yeni bir zirve için hazır görünüyor. Sonuçta sadece yemek üzerine bir zirve hedeflenmiyor, coğrafyanın kaderi ve kederi de politik bir yerden irdeleniyor. Mezopotamya Gastronomi Zirvesi’nin ikincisi de bu perspektiften ve daha geniş katılımla gerçekleşecek olursa, Diyarbakır ve periferideki iller içinde yararlı olacak.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir